Tasarrufun İptali Davaları

Tasarrufun İptali Davaları

Tasarrufun iptali davası; alacağını icra takibi yoluyla borçludan tahsil edemeyen alacaklının, borçlunun son 5 yıl içerisinde gayrimenkul veya menkul mallarına ilişkin mal kaçırmak amacı ile yapmış olduğu tasarruflarını iptal etmek amacıyla, borçluya ve malı devralan üçüncü kişiye karşı açtığı davadır.

İİK.’nun 277 ila 284. Maddeleri arasında düzenlenmiştir.

Davanın amacı borçluların alacaklılardan mal kaçırmaya yönelik gerçekleştirdikleri  tasarruf işlemlerine karşı alacaklıların menfaatini korumaktır.

Dava ayni değil, şahsi bir davadır. Bu yönüyle değerlendirildiğinde mal üçüncü kişinin elindeyken satılırsa, alacaklı alacağını satış bedelinden alır ancak; arta kalan bir miktar olursa bu miktar üçüncü kişiye geri verilir. Fakat iptal davası, malı bu üçüncü kişiden almış diğer iyiniyetli kişinin haklarına helal getirmez, onların kazanımı korunur, sonuç olarak bu kişilere dava açılmaz. Lakin, bahsi geçen bu 4. kişi de kötü niyetliyse tasarrufun iptali davası ona karşı da yöneltilebilir. Toparlarsak davalı olarak gösterilebilecek şahıslar şu saydıklarımızdan ibaret olacaktır: Borçlu ve borçlu ile hukuki işlemde bulunan veya borçlu tarafından kendisine ödeme yapılan kişiler ile bunların mirasçıları, bunlardan başka kötü niyet sahibi 3. kişiler.

Tasarrufun İptali Davalarında Taraflar:

Tasarrufun İptali davalarında en az üç taraf vardır. Alacağını icra takibi ile tahsil edemeyen ve borçlu hakkında aciz vesikası alan alacaklı davacıdır. (İİK m. 277) Davalı ise alacaklıdan mal kaçırma amacı ile hareket ederek mal ya da mallarını 3. Kişiye devreden borçlu ve mallarını devrettiği üçüncü kişidir. (İİK m. 282) Eğer söz konusu malvarlığı tekrar el değiştirmiş ise devralan kişinin iyi niyetli olup olmadığı önem arz eder. Kötü niyetli olarak, yani bu durumu bilerek malvarlığını devraldığının ispatlanması halinde bu kişiler de davalı olabilir.

Tasarrufun İptali Davasının Şartları:

Tasarrufun iptali davalarının açılabilmesi için bir takım şartlar öngörülmüştür. Bu şartlar genel hatları itibariyle aşağıdaki gibidir:

-           Tasarrufun iptali davası açılabilmesi için, öncelikle alacaklı ile borçlu arasında gerçek bir borç ilişkisi mevcut olmalıdır. Tasarrufun iptali davası, borçluya ve malı borçludan devralan üçüncü kişiye karşı açılacağından, bu şekilde iyi niyetli üçüncü kişi, korunmak istenmiştir.

-           Borçlu hakkında kati veya geçici aciz vesikasının olması gerekir. Ancak, davanın açılması aşamasında aciz vesikasına ihtiyaç yoktur. Aciz vesikası, sonradan ikame edilebilen dava şartlarındandır. Alacaklı, davanın her aşamasında, temyiz aşaması da dahil olmak üzere, aciz vesikasını mahkemeye sunabilir. Davanın başında geçici aciz vesikasını sunan davacı, daha sonra kesin aciz vesikasını dosyaya ibraz etmek zorundadır. Borçlunun haczi kabil malı olmadığını gösteren haciz tutanağı da aciz vesikası yerine geçer.

-           Borçlu hakkında başlatılmış olan icra takibinin kesinleşmiş olması gerekir. Borçlu icra takibine itiraz etmiş ise veya usulüne uygun tebligat yapılmamışsa icra takibinin kesinleşmesi söz konusu olmayacağından, böyle bir icra takibi üzerinden borçlu hakkında tasarrufun iptali davası açılması mümkün değildir.

-           Tasarruf işleminin icra takibi konusu yapılan borcun doğum tarihinden sonra yapılmış olması gerekir. Dolayısıyla, alacağın doğum tarihinden önce yapılan işlemler için tasarrufun iptali davası açılamaz. Tasarrufun iptali davalarında, borcun, iptali istenen tasarruftan önce doğması dava şartı olup mahkeme tarafından res’en araştırılmalıdır.

Tasarrufun İptali Davasında Hak Düşürücü Süre:

Tasarrufun iptali davalarında zamanaşımı değil, hak düşürücü süre söz konusudur.

Zarar verme kastından dolayı iptal; Mevcut malvarlığı borçlarını karşılamayan borçlunun, alacaklılarını zarara uğratmak amacıyla yaptığı bütün işlemler, borçlunun içinde bulunduğu durumun ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilebilir. Ancak işlemin gerçekleştiği tarihten 5 yıl içinde haciz veya iflas yoluyla takipte bulunulmuş olması gerekir. (İİK m.280)

Üçüncü şahıs, borçlunun karı veya kocası, usul veya füruu ile üçüncü dereceye kadar (bu derece dâhil) kan ve sıhri hısımları, evlat edineni veya evlatlığı ise borçlunun bu durumunu bildiği kabul edilir.

Ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya mühim bir kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal eden şahsın, borçlunun alacaklılarını ızrar kastını bildiği ve borçlunun da bu hallerde ızrar kastiyle hareket ettiği kabul olunur.

2.      İvazsız tasarrufların iptali;

Mutat hediyeler müstesna olmak üzere, hacizden veya haczedilecek mal bulunmaması sebebiyle acizden yahut iflasın açılmasından haczin veya aciz vesikası verilmesinin sebebi olan yahut masaya kabul olunan alacaklardan en eskisinin tesis edilmiş olduğu tarihe kadar geriye doğru olan müddet içinde yapılan bütün bağışlamalar ve ivazsız tasarruflar batıldır. Ancak, bu müddet haciz veya aciz yahut iflastan evvelki 2 seneyi geçemez. (İİK m. 278 ve devamı)

Aşağıdaki tasarruflar bağışlama niteliğindedir:

●       Karı ve koca ile usul füru, neseben veya sıhren üçüncü derece dâhil hısımlar,

●       Evlat edinenle evlatlık arasında yapılan ivazlı tasarruflar,

●       Akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği akitler,

●       Borçlunun kendisine yahut üçüncü bir şahıs menfaatine kaydı hayat şartıyla irat ve intifa hakkı tesis ettiği akitler ve ölünceye kadar bakma akitleri.

3.      Acizden dolayı butlan nedeniyle tasarrufun iptali;

Aşağıdaki tasarruflar borcunu ödemeyen bir borçlu tarafından hacizden veya mal bulunmaması sebebiyle acizden yahut iflasın açılmasından evvelki 1 sene içinde yapılmışsa batıldır:

●      Borçlunun teminat göstermeği evvelce taahhüt etmiş olduğu haller müstesna olmak üzere borçlu tarafından mevcut bir borcu temin için yapılan rehinler;

●       Para veya mutat ödeme vasıtalarından gayrı bir suretle yapılan ödemeler;

●       Vadesi gelmemiş borç için yapılan ödemeler.

●       Kişisel hakların kuvvetlendirilmesi için tapuya verilen şerhler.

Görevli ve Yetkili Mahkeme:

Görevli mahkeme, İİK.’nun 281. Maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesidir.  Belirtilmesi gereken önemli bir husus, taraflar arasındaki ilişkinin ticari bir ilişkiye dayanıyor olması (banka alacağını oluşturan ticari ya da genel kredi sözleşmeleri gibi) halinde dahi görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi değil, Asliye Hukuk Mahkemesi olduğudur. Özel bir yetki kuralı ise belirlenmemiştir. HMK genel yetki kuralı uyarınca, borçlunun ya da 3. Kişinin ikametgahı yer mahkemesinde dava açılabilir. 

Saygılarımızla,

Av. Demet Cengiz Uslu