ISLAH

ISLAH

İzmir, 16.12.2020

ISLAH

Mevzuatımız uyarınca yazılı yargılama usulünde cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçelerinin verilmesi ile, basit yargılama usulünde ise cevap dilekçesinin verilmesi ile davayı genişletme ve değiştirme yasağı başlar. (6100 sayılı HMK m.141/1)

Dava sebebinin ve talep sonucunun değiştirilmesi yasak kapsamındadır. Söz konusu yasağın istisnaları mevcuttur:

  • İhtaratlı ön inceleme davetiyesine rağmen davalı ön inceleme duruşmasına mazeretsiz bir şekilde katılmazsa, davacı dava sebebini ve talep sonucunu değiştirebilir ya da  genişletebilir. Bu durumda davalının muvafakati aranmaz.[1]
  • 6100 sayılı HMK m.141/2’ye göre karşı tarafın açıkça muvafakat gösterdiği durumlarda dava genişletilebilir, değiştirilebilir.
  • Yine HMK m.141/2’ye göre ıslah yolu ile dava genişletilebilir veya değiştirilebilir.

Islah, tarafların davayı genişletme ve değiştirme yasağı sebebi ile yapamadıkları işlemleri, gerekli harç ve masrafların ödenmesi ile, tek taraflı olarak kısmen veya tamamen düzeltebilmeleridir.[2]

Tanımdan da anlaşılacağı üzere ıslah için karşı tarafın muvakafati veya hakimin onayı gerekmez. Davayı genişletme ve değiştirme yasağının başlamasından itibaren hem davalı hem de davacı ıslah yoluna başvurabilir. Davacı davasını tamamen veya kısmen ıslah edebiliyorken, davalı yalnızca kısmen ıslah yoluna gidebilir.[3]

Islahın şartları;

  • Islaha elverişli bir işlem bulunmalı,
  • Taraflarca öne sürülmüş bir ıslah talebi olmalı,
  • Islah talebi süresi içinde gerçekleştirilmelidir.

Ayrıca HMK m.176/2 uyarınca taraflar yalnızca bir kez ıslah yoluna başvurabilir.

Islah süresi;

1.         Taraflara ıslah beyanında bulunmak ve gerekli masrafları da yatırmak üzere mahkeme tarafından kesin süre verilmiş; verilen süre içerisinde ilgili işlemler yapılmadığı takdirde ıslah talebinden vazgeçilmiş sayılacağı ihtarı yapılmış ise, hem ıslah talebi hem de gerekli masrafların yatırılması verilen süre içerisinde gerçekleştirilmelidir. Talepte bulunulmasına rağmen harç yatırılmadığı takdirde de ıslah geçersiz sayılır:

6100 Sayılı HMK'nun 181. maddesinde, “(1) Kısmen ıslaha başvuran tarafa, ıslah ettiği usul işlemini yapması için bir haftalık süre verilir. Bu süre içinde ıslah edilen işlem yapılmazsa, ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir.” hükmü bulunmaktadır. Bu yasa maddesine göre ıslahın 1 haftalık sürede yapılması gerekmekte olup yasa maddesindeki 1 haftalık süre kanundan kaynaklanan kesin süredir.
Somut olayda, mahkeme, kısmi dava olarak açılan davada, davacı vekiline ıslah için 10.01.2014 tarihinde süre vermiş, ıslah ise 1 haftalık süre geçtikten sonra 10.02.2014 tarihinde yapılmıştır. Bu itibarla süresinde yapılmayan ıslaha değer verilmesi hatalı olmuştur.
(Yargıtay 22. HD, 6.7.2017 tarih 2015/16593 Esas, 2017/16240 Karar sayılı ilamı)

Bununla birlikte kanunda yer alan 1 haftalık süreye rağmen mahkemenin daha uzun süre vermesi durumunda, bu süre içerisinde yapılan ıslah geçerlidir:

Mahkemece, dava konusu edilen işçilik alacaklarının miktarının tespiti ile ilgili bilirkişi hesap raporu alınmıştır. Davacı vekili bilirkişi raporunun dosyaya sunulmasından sonra 20.09.2012 tarihli duruşmada rapora bir itirazının olmadığını, ıslah için süre talep ettiğini belirtmiştir. Bunun üzerine mahkemece aynı tarihli duruşmada;
"1-Davacı vekiline dava dilekçesini ıslah etmesi harçlandırması ve karşı yana tebliğ ettirmesi hususunda duruşma gününden 5 gün öncesine kadar kesin süre verilmesine,
2- Davalı vekilinin rapora karşı itirazlarının davacı vekilinin ıslah dilekçesini sunduktan sonra karar verilmesine,

Duruşmanın bu nedenle 26/12/2012 günü saat 10.00'a bırakılmasına karar verildi." şeklinde oluşturulan ara kararı ile davacı vekiline ıslah yapmak üzere bir sonraki duruşma günü olan 26.12.2012 tarihinden beş gün öncesine kadar süre vermiştir.

Bu ara karar gereği davacı vekili, 02.10.2012 harç ve havale tarihli ıslah dilekçesi ile dava konusu ettiği alacakların miktarını bilirkişi raporu doğrultusunda arttırmıştır. Islah dilekçesi davalı ... vekiline 12.10.2012 tarihinde tebliğ edilmiş; davalı vekili 23.10.2012 havale tarihli dilekçesi ile ıslaha karşı itirazlarını sunmuştur.
Mahkeme, verilen süre içinde yapılan ıslaha değer vererek alacakları ıslah edilmiş şekli ile hüküm altına almıştır.
Bu hâlde, davacı vekili mahkemece kendisine verilen süre içinde kısmen ıslaha başvurup harcını yatırdıktan sonra ıslah dilekçesinin karşı tarafa tebliğini de sağladığına göre, artık bu şekilde mahkeme ara kararına uygun biçimde gerçekleştirilen ıslaha değer verilmesi gerekir. Hâl böyle olunca, yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararı onanmalıdır.” ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2015/3666 Esas, 2018/244 Karar sayılı ilamı)

2.         Islah, kural olarak tahkikatın sonuna kadar yapılabilir. (HMK m.177/1)

  • HMK m. 357 uyarınca istinaf aşamasında ıslah yoluna başvurulamaz.
  • Yargıtay’ın bozma kararından sonra ilk derece mahkemesinde dava yeniden görülürken ıslah talebinde bulunulamaz. Bunun sebebi usuli müktesep hakların korunması ve bozma dışında kalan konuların tekrar ele alınmasını önlemektir.[4]

“6100 sayılı HMK'nın 177/1 maddesinde "ıslah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir" denilmekle maddenin açık ibaresinden ıslahın yalnız tahkikatın sona ermesine yani hakimin tahkikatın bittiğini ilan etmesine kadar mümkün olabileceğinin kastedilmektedir. Bu aşamadan sonra tarafların bu hakkı kullanamayacakları anlaşılmaktadır.

6100 sayılı HMK'nın temyiz hükümlerinde hükmün temyizen bozulmasından sonra da ıslahın cari olabileceğine dair açık veya gizli bir hüküm mevcut olmamasına ve aksine tahkikat ve hüküm devreleri gösterilmek suretiyle bir devre ve zaman ile sınırlama getirildiğine göre bu istisnai yolun hükmün Yargıtay'ca bozulmasından sonraki safhalara da genişletilerek kabul edilmesi bozma kararıyla kazanılan haklan ihlal edebileceği gibi tamamen ıslah suretiyle davanın değiştirilmesi hâllerinde de işin sonuçlanması güçleştirir ve ıslah müessesesinden beklenilen gayeye ve çabukluk esaslarına aykırı düşer. Her ne kadar, yeni bir usul kanunu yürürlüğe girmiş ise de bozmadan sonra ıslah yasağının hak ihlali olmadığına dair Anayasa Mahkemesi kararları ve yasa koyucunun 1948 t. İBK'nı bilmesine rağmen bunu kaldıran veya değiştiren bir hüküm getirmemesi dikkate alındığında mevcut kararın değiştirilmesini gerektirecek bir zorunluluk bulunmamaktadır.

SONUÇ :  Yukarıda açıklanan nedenlerle; "bozma kararı sonrasında ıslah yapılamayacağı ve İçtihadı Birleştirme Kararının değiştirilmesinin gerekmediğine" dair, 06.05.2016 tarihinde yapılan üçüncü görüşmede oy çokluğu ile karar verildi.” ( Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu, 06.05.2016 tarih, 2015/1 Esas, 2016/1 Karar sayılı ilamı)[5]

 

 

[1] Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez/Prof. Dr. Oğuz Atalay/Prof. Dr. Muhammet Özekes, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, İstanbul, 2018, syf. 262

[2] Orhan Eroğlu, ‘Medeni Usul Hukukunda Islah’, (Yeditepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, İstanbul, 2017, syf. 13)

[3] Orhan Eroğlu, ‘Medeni Usul Hukukunda Islah’, (Yeditepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, İstanbul, 2017, syf. 19)

 

[4] Pekcanıtez/Atalay/Özekes, 303

[5] Yargıtay kararları, karararama.yargitay.gov.tr (e.t.: 02.12.2020)