Tacir ve Tacir Olmanın Hükümleri

Tacir ve Tacir Olmanın Hükümleri

İzmir, 05.05.2020

 

Türk Ticaret Kanunu her ne kadar ticari işletme üzerine kurulmuşsa da tacirlik sıfatı ve tacir olmanın hükümleri de oldukça önemlidir. Tacirlik sıfatının en büyük önemi ticari iş karinesi hükme bağlanırken, tacirin yaptığı işin esas alınmasıdır. Bununla birlikte Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen birçok hükmün uygulanabilmesi, kişinin tacirlik sıfatını taşımasına bağlanmıştır. Tacirlik sıfatının bu önemi sebebiyle bu yazımızda bu kavramı ve hükümlerini inceleyeceğiz.

1.      Tacir Sıfatı

1.1    Gerçek Kişilerde Tacir Sıfatı

Türk Ticaret Kanunu uyarınca; bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işleten kişiye tacir denmektedir. Ticari işletmenin kimin hesabına işletildiğinin ise bir önemi yoktur. Örneğin bir adi ortaklıkta pasif ortak olması ve ortaklığı aktif ortağın kendi adına, aktif ortak hesabına işletmesi durumunda tacir sıfatı sadece aktif ortak üzerinde olacaktır.

Bununla birlikte sahip oldukları bir ticari işletmeyi yasal temsilcileri aracılığıyla işleten küçük ve kısıtlılar da tacir sayılmaktadırlar. Dolayısıyla küçük ve kısıtlılar da iflas hükümlerine tabi olup iflas edebilirler. Ancak hileli iflas durumunda ceza hükümleri yasal temsilcileri hakkında uygulanır. Küçük veya kısıtlı, yasal temsilcisi bulunmadan veya yasal temsilcisinin icazeti olmadan ticari işletme işletiyorsa bu durumda tacir sayılmaz ve tacir olmanın hükümleri bu kişilerde sonuç doğurmaz.

Tacir sıfatının kazanılmasında genel kural, ticari işletmenin açılarak faaliyetin gösterilmesi ile bu sıfatın kazanılacağıdır. Ancak bazı istisnai durumlarda tacir sıfatı daha erken de kazanılabilmektedir. Türk Ticaret Kanunu’na göre bir ticari işletmeyi kurup açtığını sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret sicilline kaydettirerek durumu ilan etmiş olan kişi de fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılmaktadır.

Kişisel durumu, yaptığı işlerin niteliği veya meslek ve görevleri itibariyle kanuni ya da kazai bir yasağa aykırı olarak veya başka bir kişinin veya resmi bir makamın iznine gerek olup da, bu izni ya da onayı almadan ticari işletme işleten kişi de tacir sayılmaktadır. Ancak kişilerin bu yasaklara uymaması karşısında kanunlarda öngörülen cezai müeyyideler uygulanabilmektedir.

Tacir sayılan kişiler de tacir olmaya bağlanan tüm yükümlülüklere bağlı olmakta ve duruma göre bu kişilerin iflası da istenebilmektedir. Bu kişiler ayrıca tacir olmaya bağlanan hak ve ayrıcalıklardan da yararlanmaktadırlar.

Eşlerin ticari faaliyet göstermek için birbirlerine izin vermeleri gerekmemektedir. Ancak, eşler ticari faaliyette bulunurken evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmez ise; diğer eş “ortak hayatın sürdürülmesinin taraflardan beklenemeyecek derecede temelinden sarsılmasına” dayanarak boşanma davası açabilecektir.

1.2    Tüzel Kişilerde Tacir Sıfatı

Ticaret şirketleri, amacına ulaşmak için ticari işletme işleten vakıflar, dernekler ve kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılmaktadır. Dolayısıyla ticaret şirketlerinin bir tüzel kişiliği bulunduğundan ve işletme tüzel kişi olan şirket adına işletildiğinden tacir sıfatı şirketin kendisindedir. Buralarda görev yapan yönetici ve ortaklar tacir sayılmamaktadır.

Kanuni düzenlemenin bir istisnasını kamu tüzel kişileri ile kamuya yararlı dernekler ve belli tür vakıflar oluşturmaktadır. Bu tür tüzel kişiler ticari işletme işletseler dahi tacir sayılmamaktadır. Ancak bu tüzel kişilerin işlettikleri ticari işletmelerin de ticaret siciline tescil edilmesi gerekmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken husus tacir sayılmayacak kişilerin ticari işletme işleten ve sayılan özelliklere sahip tüzel kişiler olduğudur. Zira bu tüzel kişilerin işlettikleri ticari işletmeler tüzel kişiliği olmasa da tacir sayılmaktadırlar.

2.      Tacir Sıfatının Kaybı

Gerçek kişilerin tacir sıfatı, bu kişilerin ticareti terk etmeleri ile sona erer. Ancak ticareti terk eden tacirin ticari işletmesi ticaret sicilinde kayıtlı ise tacirin; ticareti terk ettiğini ticaret siciline bildirmesi ve kaydın terkinini talep etmesi gerekir. Aksi halde iyi niyetli kişilere karşı tacir sıfatının son bulduğu ileri sürülemeyecektir.

Ticareti terk eden tacir, on beş gün içinde ticareti terk ettiğini kayıtlı bulunduğu ticaret siciline bildirerek mal beyanında bulunmak zorundadır. Bunun akabinde sicil memuru, durumu Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi ve alacaklıların bulunduğu yerde uygun vasıtalar ile ilan etmektedir. Bu ilan tarihinden itibaren bir yıl içinde ticareti terk eden tacir hakkında iflas yolu ile takip yapılabilmektedir.

Tüzel kişileri tacir sıfatı ise bu kişilerin tüzel kişiliklerinin son bulması ile sona ermektedir. Tüzel kişilik, son bulma nedeninin gerçekleşmesinden sonra tasfiye işlemlerinin tamamlanarak tüzel kişi tacire ait kaydın ticaret sicilinden terkin edilmesi ile son bulmaktadır. Yukarıda bahsetmiş olduğumuz bir yıl içinde iflas yoluyla takip yapabilme imkanı ticaret şirketlerinin tasfiye süreci nedeni ile mümkün değildir. Zira tasfiye süreci sonunda ticaret sicilindeki kaydın silinmesi ile tüzel kişilik son bulur ve takip yapılabilecek bir varlık kalmaz. Ancak bu imkan ticari işletme işleten dernek ve vakıflar hakkında uygulanabilecektir. Nitekim ticari işletmesi terkin edilse bile bu dernek ve vakıfların tüzel kişilikleri devam etmektedir.

3.      Tacir Olmanın Hüküm ve Sonuçları

3.1    İflasa Tabi Olma

Tacirler her türlü borçlarından ötürü iflasa tabidirler. Bunun doğal bir sonucu olarak özellikle gerçek kişi tacirler, ticari işletmeleri ile ilgili olmayan borçları için dahi iflasa tabidir. Kanuni düzenleme gereği tacirlerle birlikte; tacir sayılanlar, tacir hakkındaki hükümlere tabi olanlar ve özel kanunlar gereği tacir olmadıkları halde iflasa tabi tutulanlar da iflasa tabidir.

3.2    Ticaret Siciline Kaydolma

Her tacir, ticari işletmenin açıldığı günden itibaren on beş gün içinde ticari işletmesini ve seçtiği ticaret unvanını, işletme merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve ilan ettirmekle yükümlüdür. Birden fazla ticari işletmesi bulunan tacirin her bir ticari işletmesini ayrı ayrı tescil ettirmesi gerekmektedir. Ayrıca varsa, şubelerin de bulundukları yer ticaret sicilinde tescil ve ilan edilmesi gerekmektedir.

3.3    Odalara Kaydolma

Ticaret siciline kayıtlı tacirler, sanayici ve deniz taciri sıfatını haiz gerçek ve tüzel kişiler ile bunların şube ve fabrikaları, bulundukları yerdeki odaya kaydolmak zorundadır. Bu kaydın bir ay içinde yapılması gerekmektedir. Bir ay içinde bu yükümlülük yerine getirilmez ise; odalar bu kaydı re’sen yapmaktadırlar.

Odalara kayıt zorunluluğu bulunlar; durumlarında meydana gelen ve tescil ve ilanı gereken değişiklikleri, gerçekleşmesinden itibaren bir ay içinde kayıtlı bulundukları odalara bildirmek durumundadırlar. Odalara kayıt yaptırılmaması veya bildirilmesi gereken değişikliklerin bildirilmemesi durumunda para cezası ile karşı karşıya kalınmaktadır.

Odalara kaydolan tacirler; kayıt ücreti, yıllık aidat ve munzam aidatlarını öderler. Bununla birlikte bazı alanlarda faaliyet gösteren tacirler, özel kanunlarla kurulmuş birliklere katılmak ve aidat ödemek zorundadırlar.

3.4    Ticaret Unvanı Seçme ve Kullanma

Tacirler, kanun hükümlerine uygun olarak bir ticaret unvanı seçmeye ve kullanmaya mecburdur. Tacir, ticari işletmesiyle ilgili tüm işlemlerini ticaret unvanı ile gerçekleştirir. Bununla birlikte işletmesiyle ilgili senet ve evrakları da bu unvan altında imzalar. Ticaret unvanının, ticaret siciline tescil ve ilan edilmesi gerekmektedir.

3.5    Ticari İş Karinesine Tabi Olma

Tacirlerin borçlarının ticari olması asıldır. Ticari iş karinesi tüzel kişiler bakımından mutlak olup gerçek kişi tacirler açısından bir istisnası mevcuttur. Buna göre; gerçek kişi tacirin, işlemi yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgili olmadığını karşı tarafa açıkça bildirdiği ya da somut olayın özellikleri gereği işin ticari sayılmasına elverişli olmadığı hallerde borç adi borç sayılacaktır.

3.6    Ticari Örf ve Adete Tabi Olma

Tacirler ticari örf ve adete tabirdirler. Bununla birlikte tacir olmayanlar hakkında ticari örf ve adet, ancak onlar tarafından bilindiği veya bilinmesi gerektiği takdirde uygulanmaktadır.

3.7    Ticari Defter Tutma

Tacirler, ticari defter tutmak zorundadırlar. Defter Türkçe tutulmalıdır. Tacirler, bu defterler ile birlikte ticari işletmeleri ile ilgili işler dolayısıyla aldıkları belge ve kağıtlarla kendileri tarafından yapılan ödemeleri gösteren belgeleri ve yazdıkları mektup, yazı, sözleşme ve senetleri düzenli şekilde saklamakla yükümlüdürler. Ticari defterler; sahipleri aleyhine kanıt olarak kullanılabileceği gibi; bazı durumlarda sahipleri lehine de kanıt olarak kullanılabilmektedirler.

3.8    Basiretli İş Adamı Gibi Davranma

Her tacir, ticari faaliyetlerde bulunurken basiretli bir iş adamı gibi hareket etmelidir. Burada getirilen özen yükümlülüğü, işlemi yapan tacirin kişisel özellikleri ile ilgili olmayıp objektif bir özen yükümlülüğüdür. Buna göre, aynı ticari alanda faaliyet gösteren tedbirli, öngörülü bir tacirden beklenen özenin gösterilmesi gerekmektedir. Bunun bir sonucu olarak da imzaladıkları sözleşmelerde asli edimlerinin yanında birçok yan edim de gündeme gelmektedir.

Tacirler basiretli iş adamı gibi davranma yükümlülüğü altında olduğundan; ticari işletmesiyle ilgili faaliyetlerinde düşüncesizliği ya da deneyimsizliği söz konusu olamayacaktır. Bu sebeple de Borçlar Kanunu’nda düzenlenen gabin hükümlerinden yararlanamayacaktır. Tacirin gabin hükümlerinden yararlanabilmesinin istisnasını zor durumda kalma (müzayaka) hali oluşturmaktadır.

3.9    Ücret ve Faiz İsteme

Ticari işletmenin amacı gelir sağlamaktır. Bunun bir sonucu olarak da tacirler, bu işletme aracılığıyla yürütülen iş ve hizmetlerini ücret karşılığında yürütmektedirler. Bununla birlikte verdiği avanslar ve yaptığı masraflar karşılığında da ödeme tarihinden itibaren faize de hak kazanacaktır.

Bununla birlikte vekaletsiz iş gören tacirin ücret talep edebilmesi için, yapılan işin mutlaka olumlu sonuç vermesi gerekmez. Kısacası iş sahibinin mamelekinde artış olmasa dahi tacir, vekaletsiz iş görme nedeniyle ücret isteme hakkına sahiptir.

3.10  Ücret ve Cezanın İndirilmesini İsteyememe

Basiretli iş adamı gibi hareket etme yükümlülüğünde olan tacirler bunun bir sonucu olarak kanunlarda düzenlenen bazı koruyucu düzenlemelerden yararlanamamaktadırlar. Bu sebeple kanunda yazılı bazı hallerde ( Borçlar Kanunu Madde: 121/II, 182/III, 525 ) aşırı olduğu iddiasıyla bir ücret veya cezanın indirilmesini mahkemeden talep edemez.

Bu durumda tacir ya da tacir gibi sorumlu olan, iradesini sakatlayan nedenlerin varlığını ileri sürerek sözleşmenin iptalini isteyebilir ve buna bağlı olarak da aşırı cezai şart ya da ücreti ödemekten kurtulur. Ayrıca müzayaka hali mevcutsa gabinle ilgili hükümlerden yararlanabilir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun da bir kararında açıklandığı üzere ahlak ve adaba aykırı cezai şartlar geçerli olmayacaktır. Cezai şart miktarı, borçlunun ekonomik özgürlüğünü kabul edilemez derecede sınırlayıp onun ekonomik mevcudiyetinin büyük bir tehlike altına sokulmasına veya yıkılmasına neden olduğu hallerde cezai şart, ahlak ve adaba aykırı sayılmaktadır.

Bununla birlikte Yargıtay’ın; özellikle Anayasa’nın 18. Maddesinde yer alan angarya yasağı kapsamında bazı hallerde kararlaştırılan cezai şartı borçlu tacirin ekonomik açıdan yıkıma uğraması koşulunu aramadan da geçersiz saydığı görülmektedir.

3.11     Fatura Verme

Tacir, talep üzerine fatura düzenlemek ve bedel ödenmiş ise bu hususu faturada göstermek zorundadır. Böyle bir talep ileri sürülmemişse, tacirin fatura verme yükümlülüğü bulunmamaktadır. Fatura talep eden kişinin de tacir sıfatını haiz olması gerekmemektedir.

3.12     Fatura ve Teyit mektubuna Sekiz Gün İçinde İtiraz Etme

Ticaret Kanunu uyarınca bir faturayı alan kişi, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa, fatura içeriğini kabul etmiş sayılır. Bu hüküm faturayı gönderen tarafın da tacir olması durumunda uygulanmaktadır. Faturayı gönderenin esnaf olduğu halde bu hüküm uygulanmayacaktır. Sekiz günün geçmesi ile ispat yükü yer değiştirir. Bu durumda fatura içeriğine itiraz etmeyen taraf; yazılı kanıt, ticari defter veya yeminle aksini ispat edebilir.

Yine Ticaret Kanunu’nun bir başka hükmü uyarınca telefonla, telgrafla, herhangi bir iletişim veya bilişim aracıyla veya diğer bir teknik araçla ya da sözlü olarak kurulan sözleşmelerle yapılan açıklamaların içeriğini doğrulayan bir yazıyı alan kişi; aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde bir itirazda bulunmamışsa, teyit mektubunun yapılan sözleşmeye veya açıklamalara uygun olduğunu kabul etmiş sayılır. Ancak geçersiz bir sözleşme nedeniyle gönderilen teyit mektubuna sekiz günlük süre içerisinde itiraz edilmemesi geçersiz olan sözleşmeyi geçerli kılmamaktadır.

3.13  İhbar ve İhtarları Belli Şekilde Yapma

Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürme, sözleşmeyi feshetme veya sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbar ve ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.

3.14     Hapis Hakkını Kullanmada Kolaylıktan Yararlanma

Hapis hakkı, kanunda öngörülen koşulların gerçekleşmesi halinde alacaklıya, zilyetliği altında bulunan borçluya ait taşınır mallar ile kıymetli evrakı iade etmeyerek; bunları alacağının teminatı olarak alıkoyma ve paraya çevirme yetkisi veren bir haktır. Ancak alacaklının zilyetliğinde bulunan taşınır mal veya kıymetli evrak ile muaccel olan alacak arasında tabii bir bağlantı olmalıdır.

Kanuni düzenleme ile alacak ve zilyetliğin tacirler arasındaki ticari ilişkilerden doğması halinde bu bağlılığın varsayılacağı kabul edilmiştir. Böylelikle tacirler arası ilişkilerde hapis hakkının kullanılması kolaylaştırılmıştır. Burada iki tarafın da tacir olması gerekliliğinin yanında yapılan işlemin de iki tacir için de ticari iş olması gerekmektedir.

3.15     Satış ve Mal Değişimlerinde Özel Hükümlere Tabi Olma

Tacirler arasında yapılan ve onların ticari işletmelerini ilgilendiren bir ticari satış veya mal değişiminin mevcut olması hallerinde kanunda belirli özel düzenlemeler yapılmıştır.

Sonuç olarak, tacir olmak birçok yükümlülük altında olmayı gerektirmekle birlikte, bu sıfatı haiz olanlar açısından birçok kolaylık da düzenlenmiştir. Kısacası; tacir olmanın külfetleri olduğu kadar nimetleri de oldukça fazladır.

 

Saygılarımızla,

Av. Ezgi Çağla Güngör