Muvazaa ve Mirastan Mal Kaçırma Nedir?

Muvazaa ve Mirastan Mal Kaçırma Nedir?

İzmir, 01.06.2020

 

Muvazaa, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla yaptıkları hukuki işlemin aralarında hüküm ve sonuç doğurmaması veya bu hukuki işlemin arkasına gizledikleri bir başka işlemin hüküm ve sonuç doğurması hususunda anlaşmalarıdır. Buna göre, bir sözleşmede edimin gerçek değerinden daha yüksek veya düşük belirlenebileceği gibi, ivazsız olan bir kazandırma ivazlı olarak yapılmış gibi de gösterilebilmektedir. Her iki durumda da üçüncü kişilere karşı farklı bir durum yaratılmış olduğundan şartlar oluşmuş ise muvazaanın gerçekleşmiş olduğunu söylemek mümkündür.

Muvazaa şartlarının gerçekleşmesi için aşağıdaki üç koşulun bir arada bulunması gerekir:

-        Tarafların gerçek amaçları ile yaptıkları işlemler arasında bilerek ve isteyerek yapılan bir uyumsuzluk olmalı,

-        Üçüncü kişileri aldatma amacı olmalı,

-        Tarafların muvazaalı işlem yapma konusunda aralarında anlaşmaları gerekmektedir.

Miras bırakan muris, çeşitli nedenlerle ölümünden sonra bazı mirasçılarının mirasından yararlanmasını engellemek veya bazı mirasçılarını diğerlerinden öncelikli tutarak daha fazla mal almasını sağlamak amacıyla muvazaalı işlemler gerçekleştirebilir. Murisin sağlığında mal kaçırma işlemini yaparken, sözleşmenin karşı tarafıyla görünürde bir işlem gerçekleştirmiş olması halinde asıl amacını saklaması ve bu asıl amacın gizli sözleşmeye konu olması hali muvazaa olarak adlandırılmaktadır. Muris muvazaasının mevcut olduğu ispatlandığında, muvazaalı işlem ile kazanılan hak iptal edilerek bu kazandırma hiç gerçekleşmemişçesine ilgili hak miras bırakanın terekesine dahil edilir.

Muris muvazaası, kanun koyucu tarafından düzenlenmemekle birlikte 01.04.1974 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile hukuk sistemimiz içerisine girmiştir.

Yazımızın konusunu oluşturan muris muvazaası (mirastan mal kaçırma) hukuken nitelikli (nispi) muvazaa olarak ifade edilmektedir. Nitelikli muvazaada görünüşteki işlem ve gizli işlem olmak üzere iki işlem vardır. Taraflar bu iki işlem yoluyla üçüncü kişilere karşı farklı bir durum yaratmaktadırlar. Üçüncü kişilerde yaratılan bu algı görünüşteki işlem ile sağlanmaktadır. Ancak tarafların gerçek iradelerini gizli işlemler yansıtmaktadır.

1.     Muris Muvazaası (Mirastan Mal Kaçırma)

Muris muvazaası (mirastan mal kaçırma), bir kimsenin mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla yaptığı karşılıksız kazandırmaları farklı ivazlı sözleşmeler gibi göstermesidir. Buradaki temel amaç saklı paylı mirasçılarının ilerde tenkis davası açarak miras paylarını almalarını önlemektir.

Muris muvazaasının temel dayanağını oluşturan 01.04.1974 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda muris muvazaası koşullarının “Bir kimsenin mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği, tapu sicilinde kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesinin satış doğrultusunda açıklanmış olduğunun gerçekleşmiş bulunması halinde” gerçekleşeceği belirtilmiştir.

Buna göre muris muvazaasının koşullarının oluşabilmesi için,

-        Tapuya kayıtlı bir taşınmaz olması,

-        Taşınmazın muris üzerinde kayıtlı bulunması,

-        Murisin diğer mirasçılarını miras haklarından yoksun etme amacının olması,

-        Murisin tapu sicil memuru önünde iradesini satış işlemi şeklinde açıklamış olması gerekmektedir.

Muris muvazaasından bahsedebilmek için mirasçılar dışındaki üçüncü kişilerin araya girmesi durumu tartışma yaratmaktadır. Yargıtay uygulamalarına göre muris ve mirasçısı/mirasçılarının anlaşarak, diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla gerçekleştirmiş oldukları gerek araya üçüncü kişilerin, aracıların girdiği devir işlemlerinde gerekse de muris ile mirasçısı arasındaki devir işleminin satış şeklinde değil de ölünceye kadar bakma sözleşmesi şeklinde gerçekleştirilmiş olması, muris muvazaasının gerçekleşme koşullarını etkilememektedir. 

Bununla birlikte mirastan mal kaçırma davası, muvazaanın dört unsurunun olup olmadığını araştırır:

-        Görünüşteki işlem (sözleşme),

-        Muvazaa anlaşması,

-        Üçüncü kişileri (mirasçıları) aldatma amacı,

-        Gizli sözleşme.

1.1   Görünüşteki İşlem

Görünürdeki işlem, üçüncü kişilerin gözünde yaratılacak durumdur, tarafların gerçek iradelerine uygun olarak yapmak istedikleri işlem değildir. Bu sebeple bu işlem taraflar arasında hüküm ve sonuç doğurmamaktadır. Sözleşmelerin geçerli olabilmesi için tarafların irade beyanlarının birbirine uygun olması gerekir. Oysa muris muvazaasında miras bırakan ve sözleşmenin karşı tarafının iradesi muvazaalı işlemin meydana gelmemesi konusunda birbirine uygundur. Görünüşteki işlem uygulamada genellikle satış, bağışlama veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi olarak karşımıza çıkar.

1.2   Muvazaa Anlaşması

Muvazaa anlaşması, görünüşteki sözleşmenin sadece mirasçıları aldatmak için yapılması hususunda miras bırakan ile üçüncü kişinin anlaşmasıdır. Böylelikle taraflar, görünüşteki işlemin kendi aralarında hüküm ve sonuç doğurmayacağı hususunda anlaşırlar. Bu anlaşma sözlü olabileceği gibi yazılı da olabilir. Miras bırakanın kendisi veya temsilcisi bu sözleşmeyi akdedebilir. Ayrıca muvazaa anlaşması görünüşteki işlemden önce yapılabileceği gibi görünüşteki işlem ile aynı anda da yapılabilmektedir.

1.3   Mirasçıları Aldatma Amacı

Muris muvazaasının unsurlarından biri mirasçıları aldatma amacıyla yapılmasıdır. Muvazaalı işlemin karşı tarafı mirasçılardan biri olabileceği gibi üçüncü bir kişi de olabilir. Karşı tarafın mirasçı olması durumunda diğer mirasçıların, üçüncü kişi olması durumunda ise tüm mirasçıların aldatılma amacının olduğunun tespit edilmesi gerekmektedir. Tarafların (miras bırakan ve üçüncü kişi) mirasçıları aldatma amacı yoksa veya işlemin yapıldığı esnada miras bırakanını mirasçısı yoksa yapılan işlemle ilgili mirastan mal kaçırma davası açılamaz.

1.4   Gizli Sözleşme

Miras bırakanın gerçek iradesini yansıtan ve görünüşteki işlemin ardındaki sözleşmedir. Gizli sözleşme tarafların gerçek iradesini yansıttığından kural olarak geçerli olması gerekmektedir. Ancak gizli sözleşme açısından özel bir geçerlilik şartı var ise bu şarta uygun bir sözleşme olup olmadığının incelenmesi gerekmektedir. Gizli işlem uygulamada en çok bağışlama olarak karşımıza çıkmaktadır. Bağışlama, tapusuz taşınmazlarda ve taşınır mallarda şekle bağlı değildir. Ancak tapulu taşınmazlarda resmi şekil şartına bağlıdır. Muris muvazaası açısından tapuya kayıtlı bir taşınmazın bağışlanabilmesi için resmi şekil öngörüldüğünden bu durumda şekle aykırılıktan gizli işlem geçersiz olmaktadır.

2.     Muris Muvazaası Neticesinde Açılacak Davalar

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’na göre muris muvazaası iddiasıyla açılacak dava tapu sicilinin düzeltilmesi davasıdır. Yargıtay, buna ek olarak mirasçıların muvazaa nedeniyle tapu sicilinin düzeltilmesi davası yanında kademeli olarak tenkis davası da açabileceklerine hükmetmiştir.

Yargıtay, muris muvazaası nitelendirmesi yapabilmek için; uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlamaktadır. Bu itibarla, yüksek mahkeme verdiği birçok kararda, gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında, birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesinin de büyük önem taşıdığını vurgulamaktadır.

Yargıtay miras bırakanın gerçek iradesinin ne olduğunun tespitini yaparken şu olgulardan yararlanmaktadır:

-        Ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri,

-        Toplumsal eğilimler,

-        Olayların olağan akışı,

-        Miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,

-        Kazandırmanın denkleştirme amacı taşıyıp taşımadığı,

-        Miras bırakanın bakımını üstlenen kişiye karşı duyduğu minnet duygusu,

-        Miras bırakanın çocuğu olmayan ikinci eşi güçlendirme arzusu,

-        Bazı mirasçıların taşınmazı aracı malikten devralmaları,

-        Davalının maddi olarak taşınmazı alacak gücünün bulunmaması veya bunun tam tersi olarak mirasçının muvazaalı satışa ihtiyacı olmayacak kadar maddi gücünün yerinde olması,

-        Miras bırakanın maddi olarak ihtiyacı olmamasına rağmen satış yapması,

-        Davalı yanın alış gücünün olup olmadığı,

-        Satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark,

-        Taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki v.s.
Yargıtay uygulaması, miras bırakanın birlikte yaşadığı mirasçısına yaptığı devirde diğer mirasçılardan mal kaçırma kastının olmadığı, kendisine bakan mirasçısına duyduğu minnet duygusundan dolayı tapulu taşınmazını devrettiği bu nedenle muris muvazaasının şartları oluşmadığı, YİBGK’nun 74 tarihli İBK’nın uygulanamayacağı yönündedir. Yine aynı şekilde mirasçının malvarlığı itibariyle alım gücünün yüksek olması ve devredilen taşınmaz malların değerinin düşük olması miras bırakanın mal kaçırma kastıyla hareket etmediğine emare oluşturduğunu kabul etmektedir.

3.     Muris Muvazaası Davasını Kimler Açabilir?

Saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen her mirasçının bunu dava edebileceğini ve muvazaayı her türlü delil ile ispatlayabileceğini belirtmiştir. Bu davayı yasal mirasçılar, atanmış mirasçılar veya evlatlıklar da açabilir. Ancak bu davayı mirası reddeden, miras hakkından feragat eden ve mirastan çıkarılan kişiler açamaz.

Miras bırakanın yaptığı muvazaalı taşınmaz devrine ilişkin tapu kayıtlarının iptali için mirasçılara dava açma imkânı tanınmasının sebebi, görünüşte yapılan satış sözleşmesinin muvazaa, gizlenen bağışlama sözleşmesinin ise kanunda öngörülen şekilde yapılmaması nedeniyle hükümsüz olmasıdır. Yargıtay, taşınmaz devrinin hüküm doğurması için kanunda öngörülen şekilde yapılması gerektiğini esas almakla birlikte, bazı durumlarda buna ilişkin tutumunu yumuşatmıştır. Mirasçılar arasında paylaştırma amacıyla yapılan devirler, zayıf durumda olan mirasçıyı koruma veya miras bırakana normal bakımın ötesinde özen gösteren mirasçıya duyulan minnet duygusu nedeniyle ya da evlenmeyi sağlamak amacıyla taşınmaz devri yapılması gibi hallerde açılan tapu sicilinin düzeltilmesi davalarının reddi yönünde karar verilmektedir.

Bu davayı mirasçılardan her biri tek başına açabilir. Terekenin iştirak halinde olması buna engel değildir ve her bir mirasçı diğerlerinin olurunu almadan kendi payı oranında Tapu İptal ve Tescil Davası açabilir. Ancak burada mirasçı kendi payı oranında değil de taşınmazın terekeye dönmesini istemişse dava dışı diğer mirasçıların da olurunu almak ya da temsilci ile davaya devam etmek zorundadır.

4.     Mirasta Mal Kaçırma Davası ve Zamanaşımı Süresi

Muris muvazaası davası, miras bırakanın ölümünden sonra açılabilir. Dava, zamanaşımı veya herhangi bir hak düşürücü süreye tabi değildir.

 

Saygılarımızla,

Av. Ezgi Çağla Güngör