Delillerin Bildirilmesinde Yasal Süre

Delillerin Bildirilmesinde Yasal Süre

Hukuk yargılamasında, ceza yargılamasından farklı olarak taleple bağlılık ilkesi esastır. Dolayısıyla, uyuşmazlıkların çözümünde en önemli etken olan delillerin taraflarca kanuni süre içerisinde kanunlara uygun şekilde mahkemeye ibraz edilmesi gerekmektedir. Ancak, bu prosedür her zaman doğru uygulanmamaktadır. Kimi zaman da doğru uygulanıp uygulanmadığına karar verilememesi beraberinde bir takım tartışmaları ve belirsizlikleri getirmektedir.

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 129. maddesinde cevap dilekçesinde bulunması gereken hususlar arasında “Savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği” ifadesi ile delillerin bildirilmesine de yer verilmiştir.

Cevap dilekçesini verme süresi ise HMK 127. maddesi uyarınca dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır.  HMK 145. maddesinde tarafların kusurundan kaynaklanmayan durumlarda mahkeme tarafından delilin sonradan gösterilmesine izin verilebileceği hükme bağlanmıştır. Yargılama sürecinde karşılaşılan sorun (HMK 145.madde dışındaki hallerde) cevap dilekçesinin unsurları arasında sayılan delillerin cevap dilekçesini verme süresi olan iki haftalık süre içinde bildirilmemiş olması halidir.

Uygulamada dilekçeler teatisi tamamlandıktan sonra mahkeme tarafından gönderilen tensip zaptında tarafların bildirmedikleri ya da bildirip de mahkemeye sunmadıkları deliller için kesin süre verildiği ve bu kesin süreye uyulmadığı takdirde usulüne uygun ve süresinde sunulmayan delillerden vazgeçilmiş sayılacağı yönünde ihtarda bulunulduğu görülmektedir.

HMK 145.maddesinde belirtilen haller dışında sonradan bildirilen delillerin yargılamaya dahil edilip edilmeyeceği konusundaki Yargıtay kararlarını inceleyecek olursak:

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 12.06.2013 tarihli 2013/4273 Esas, 2013/16392 Karar sayılı kararı:

 “Davaya süresi içinde cevap verilmemiş olması, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamının inkarı anlamına gelir. (HMK. m. 128) Bu böyle olmakla birlikte, süresi içinde davaya cevap vermemiş olmak, davalının savunmasını ispat etme ve davacının ileri sürdüğü vakıaları çürütmeye yönelik delil gösterme hakkını ortadan kaldırmaz. Eş söyleşiyle, davaya süresinde cevap vermeyen davalı, davacının kusurlarına yönelik olarak değil, kendisine kusur yüklenemeyeceğine ilişkin olarak delil bildirme hakkına sahiptir. Kaldı ki, delil taraflar arasındaki çekişmeli hususların ispatı için gösterileceğine göre, bu husus saptanmadan taraflardan delillerini sunmaları da beklenemez. Mahkemece davalıya delil bildirme için süre verilmiş ve verilen süre içinde delil bildirilmemiş ise de; davalı süreyi izleyen ilk oturumda delil olarak tanık bildirmiş, tanığı Haluk Sert'in dinlenmesini istemiştir. Mahkemenin verdiği süre kesin kaydını ve süreye uyulmamasının yaptırımını içermediğinden sonuç doğurucu nitelikte değildir. O halde, hukuki dinlenilme hakkının (HMK md. 27) bir gereği olarak davalıya tanığı H..S...i Hukuk Muhakemeleri Kanununun 240 vd. maddeleri uyarınca dinletme imkanı tanınması, dinlenebildiği takdirde de diğer delilerle birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde inceleme ile hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.”

12.06.2013 tarihli kararla Kanuni süresi içinde davaya cevap verilmemesi ve mahkeme tarafından delillerin bildirilmesi hususunda süre verilmesine rağmen delillerin sonradan bildirilebileceğine hükmedilmiştir. Bunun gerekçesi olarak mahkeme tarafından verilen sürenin ‘kesin süre’ kaydını içermemesi ve süreye uyulmaması halinde uygulanacak yaptırımın ihtar edilmemesi gösterilmiştir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 03.07.2013 tarihli 2013/6260 Esas 2013/18820 Karar sayılı kararı :

“Diğer bir ifade ile davalı vekili, cevap dilekçesinde " savunmasını dayandırdığı vakıaları hangi delillerle ispat edileceğini" '(HMK. md. 129/1-e) belirtmemiş olsa bile kanunda belirtilen süre içinde olmak koşuluyla delil gösterebilir. Çünkü, delil uyumazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli hususların ispatı için gösterilir. Çekişmeli hususlar ise ön inceleme duruşmasında tespit edilir. O halde ön inceleme duruşmasında tarafların anlaştıkları ve ayrıştıkları hususlar belirlenmeden; delil göstermeleri ve sunmaları da beklenemez. Ön inceleme duruşmasına davalı vekili mazeret bildirmiş, mahkemece mazereti kabul edilerek duruşma 18.10.2012 gününe bırakılmış, davalı vekili 18.10.2012 günlü oturuma gelmiş, tanık bildirme isteğini ifade etmiş, mahkemece, aynı oturumda tanık dinletme talebi reddedilmiştir.Davalı vekiline delillerini göstermesi ve sunması için bundan önce herhangi bir mehil verilmemiştir. Bu durumda davalı tarafın delil ( bu arada tanık) bildirme hakkı düşmüş değildir. Öyleyse davalı vekili tarafından gösterilen tanıklar usulünce davet edilip dinlenmeli ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Bu husus nazara alınmadan eksik inceleme ile hüküm kurulması davalının hukuki dinlenilme hakkının (HMK. md. 27) ihlali niteliğinde olup, bozma sebebidir.”

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi cevap süresinde davaya cevap verilmesine rağmen delillere yer verilmemiş olması durumunda davalının delil sunma hakkının ortadan kalkmayacağını hatta ön inceleme duruşmasına katılamayan vekilin ön inceleme aşaması tamamlanmamış olduğundan bir sonraki duruşmada delil bildirebileceğini belirtmiştir. Nitekim mahkeme tarafından delil gösterilmesi için süre verilmemesi nedeniyle de bu hakkın devam edeceğine değinmiştir.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 31.05.2016 tarihli 2014/37384 Esas ve 2016/12838 Karar sayılı kararı:

 “Mahkemece 18.9.2013 tarihli tensip tutanağında, davalının 2 haftalık kesin süre içerisinde cevap ve tüm delillerini bildirmesi yönünde verilen karar gereğince davalının verilen kesin süre içinde tanık listesini verip masraf yatırmadığı için tanık dinletme talebi reddedilmiştir. Davalı savunmasını ispat için tanık deliline dayanmış ve tanık isimlerini tahkikat aşamasına geçilmeden evvel 19.3.2014 tarihinde bildirmiştir. Tahkikat aşamasına geçinceye kadar tarafların tanık isimlerini bildirmesine engel hukukî bir düzenleme olmadığı gibi aksi bir uygulama veya kabul uyuşmazlık nedenleri tam olarak saptanmadan, tarafa tanık ismi bildirmesi zorunluluğu yükler ki bu durumda da savunma hakkını kısıtlanması sonucunu doğurur. Mahkemece davalının tanık dinletme talebinin usul ve yasaya aykırı olarak reddine karar verilerek sonuca gidilmesi bozmayı gerektirir.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi yukarıdaki kararla açık bir şekilde tahkikat aşamasına geçinceye kadar tarafların tanık isimlerini bildirmesine engel hukuki bir düzenleme olmadığını ifade etmiş aksinin kabul edilmesinin savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracağına değinmiştir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 03.07.2013 tarihli 2013/6356 Esas ve 2013/18904 Karar sayılı kararı:

Tarafların, dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları “belge” niteliğindeki delillerini sunmaları için ön inceleme duruşmasında iki haftalık kesin süre verilmesi yasal olarak mümkün ( HMK. madde 140/5 ) iken, uyuştukları ve ayrıştıkları hususlar henüz belirlenmeden tarafların, ön inceleme duruşmasından önce davanın daha başında ( tensiple ) “tanık bildirmelerini” beklemek doğru olmadığı gibi, bu yönde tensiple kesin mehil verilse bile, bu hukuki sonuç doğurmaz. Çünkü delil çekişmeli vakıalar için gösterilir ( HMK. madde 187/1 ).Taraflar arasındaki çekişmeli hususlar ise ön inceleme duruşmasında belirlenir ( HMK. madde 140/1 ). Tahkikat tespit edilen çekişmeli hususların çözümü için yürütülür. O halde davalıya tanıklarını göstermesi için süre verilmeli, gösterdiği takdirde, tanıkları savunması çerçevesinde dinlenmeli ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonucu uyarınca karar verilmelidir. Bu yapılmadan eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru bulunmamıştır.”

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi ön inceleme duruşmasından önce delillerin bildirilmesi yönünde kesin süre verilmesinin doğru olmadığına değinerek, kesin mehil dahi verilse tahkikat aşamasına kadar tanık (delil) sunulabileceğine hükmetmiştir. Söz konusu kararla mahkeme tarafından ön inceleme duruşmasından önce verilen kesin sürenin hukuki bir sonuç doğurmayacağı ifadesi ile ön inceleme aşaması tamamlanana kadar tarafların delil sunma hakkına sahip olduğu kabul edilmiştir.

Yukarıda bahsedilen Yargıtay kararları doğrultusunda, delillerin bildirilmesi hususunda kabul edilen sürenin, ön inceleme duruşmasından sonra mahkeme tarafından delillerin bildirilmesi hususunda kesin süre verilmesi ve bildirilmemesi halinde vazgeçilmiş sayılacağı ihtarının yapılmış olması hali dışında ‘tahkikat aşamasına kadar’ olduğu düşünülebilir. Ancak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tüm bu kararların tamamen aksi yönünde birkararla böyle genel bir sonuca varılamayacağına hükmetmiştir. 20.04.2016 tarihli 2014/13-856 Esas ve 2016/523 Karar sayılı karar şöyledir:

Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; 6100 Sayılı HMK'nın sistematiği içinde; tahkikat aşamasına geçilmezden evvel tarafların uyuşmazlıkların çözümü için ileri sürdükleri delillerin daha işin başında belirlenerek tahkikatın etkin bir şekilde yapılmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Yargılamanın etkin ve makul bir süre içinde bitirilmesi için delil gösterilmesi dilekçelerin teatisi (dava, cevap, cevaba cevap ve ikinci cevap) aşamasına hasredilmiştir. Buna göre, dilekçelerin teatisi aşamasında herhangi bir delil bildirmeyen davacı veya davalıya ön inceleme duruşmasında delillerini bildirmesi için yeni bir süre verilmesine imkân bulunmamaktadır Görüşmeler sırasında bir kısım üyeler tarafından; ön inceleme duruşması yapılmadan, tensiple taraflara, dilekçelerinde göstermiş oldukları ve belge niteliğindeki delilleri sunmaları veya bulundukları yerlerle ilgili açıklamada bulunmaları için süre verilmesinin sonuç doğurmayacağı, delilin, çekişmeli vakıaların ispatı için gösterileceği, ön inceleme duruşması yapılmadan, tarafların üzerinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar belirlenmeden, taraflardan tanıklarının isim ve adreslerini göstermelerinin de beklenemeyeceği, bu sebeple ön inceleme duruşmasında delilerinin; “Ulukışla İcra Müdürlüğünün 2011/138 Esas sayılı dosyası ve tanıklar” olduğunu beyan eden ve ön inceleme duruşmasından sonra tanıklarını bildiren davalının tanıklarının dinlenerek sonucunu uygun bir karar verilmesi gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarda belirtilen sebeplerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.”

Hukuk Genel Kurulu yukarıda bahsedilen kararı ile usulüne uygun tebligata rağmen yasal süresi içinde davaya cevap vermediği gibi herhangi bir delil de bildirmeyen davalının ön inceleme duruşmasında delillerini bildirmesinin mümkün olmayacağını karşı görüşteki üyelere karşı oy çokluğuyla kabul etmiştir.

Görüldüğü üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile düzenlenen ön inceleme müessesinin amacı doğrultusunda Yargıtay tarafından verilen birçok kararla ön inceleme aşaması tamamlanıncaya kadar delillerin bildirilebileceği kabul edilmiş olsa da Hukuk Genel Kurulu’nun 20.04.2016 tarihli kararı ile dilekçeler teatisinin tamamlanması ile delil sunma hakkının sona ereceğine hükmedilmiştir.

Kanımızca, Yargıtay nezdinde de süre hususunun henüz netleşmemiş olması sebebiyle tarafların kanunda dilekçeler teatisi için öngörülen süre bitimine kadar delillerini bildirmeleri hak kaybına uğramamaları açısından önemlidir.

Saygılarımızla,

Av. Duygu Aydar