İzmir, 19.05.2020
1. BABALIK DAVASI
1.1 Genel Olarak
Türk Medeni Kanunu’na göre babalık, baba ile çocuk arasındaki soybağıdır. Baba ile çocuk arasındaki soybağı yani babalık üç yolla kurulabilir. Bunlar;
- Kişinin, çocuğun annesi ile evli olması,
- Kişinin çocuğu tanıması,
- Hakimin soybağına ilişkin karar vermesi.
Çocuk ile baba arasındaki soybağının mahkeme tarafından belirlenmesini anne ve/veya çocuk isteyebilirler. Dava babaya, baba ölmüşse mirasçılarına karşı açılır.
Cumhuriyet savcısı ve Hazine babalık davasını doğrudan açamamakla beraber istedikleri takdirde davaya müdahil sıfatıyla katılabilirler. Babalık davası, Cumhuriyet savcısına ve Hazineye; dava anne tarafından açılmışsa kayyıma; kayyım tarafından açılmışsa anneye ihbar edilir.
Yargılama neticesinde kurulan babalık hükmü, yenilik doğurucu bir karar olmasının yanı sıra çocuğun ana rahmine düştüğü ana kadar geçmişe etkili olmakla birlikte herkese karşı etki doğuran bir hükümdür.
Davalının, çocuğun doğumundan önceki üç yüzüncü gün ile yüz sekseninci gün arasında anne ile cinsel ilişkide bulunmuş olması, babalığa karine sayılır. Bununla birlikte çocuk evlilik içerisinde dünyaya gelmişse babası, annesinin kocasıdır. Evlilik sona erdikten sonraki üç yüz gün içerisinde doğan çocuğun babası, annesinin eski kocasıdır. Eğer üç günden sonra çocuk dünyaya gelmişse, gebe kalmanın evlilik içerisinde olduğunun ispatı halinde de baba, annenin eski kocasıdır. Eğer üç yüz gün içerisinde çocuğun annesi başka biriyle evlenmişse, evlendiği kişi çocuğun babasıdır. Kocanın gaipliğine karar verilirse, üç yüz günlük süre, ölüm tehlikesi veya son haber tarihinden işlemeye başlar.
Davalının, çocuğun babası olmasının olanaksızlığını veya bir üçüncü kişinin baba olma olasılığının kendisininkinden daha fazla olduğunu ispatlaması halinde ise karine geçerliliğini kaybetmektedir. Ancak bu sürenin dışında olsa bile fiilî gebe kalma döneminde davalının ana ile cinsel ilişkide bulunduğu tespit edilirse aynı karine geçerli olur.
TMK m.284 gereğince soybağına ilişkin davalarda, hakimin maddi olguları re’sen araştırıp kanıtları serbestçe takdir etmesiyle birlikte taraflar ve üçüncü kişilerin soybağının belirlenmesinde zorunlu olan ve sağlıkları yönünden tehlike yaratmayan araştırma ve incelemelere rıza göstermekle yükümlü olmaları, aksi takdirde hakimin öngördüğü araştırma ve incelemeye rıza göstermeyen tarafın, durum ve koşullara göre bundan beklenen sonucun, onun aleyhine doğmuş sayılabilecektir.
Belirtmek gerekir ki, soybağının belirlenmesinde genellikle, kan grupları ile babalık araştırmaları, vücut ölçüleri orantılarına bakılarak babalık tayini (antropobiyometri), yüz ve vücut benzerliklerine göre babalık tayini (similarite), gebeliğin müddeti ile doğan çocuğun olgunluk derecesine ilişkin tıbbı muayene ile günümüzde en çok tercih edilen ve hakimin öngördüğü inceleme ve araştırmalarda ilk sıralarda yer almasıyla birlikte %100’e yakın kesinlik veren DNA testi yöntemleri kullanılmaktadır.
Babalık davalarında bir diğer önemli husus babalık davasında çocuğa kayyım atanması ile ilgilidir. Yargıtay bu hususla ilgili verdiği kararlarda, annenin her zaman çocuğun yararına davranmayacağı düşünülerek mutlaka çocuğa kayyım atanması gerektiğine hükmetmektedir. Dolayısıyla annenin açtığı babalık davasında hakim, çocuğa kayyım atanması talebiyle dava açması için anneye süre verecektir. Kayyım atanana kadar babalık davası bekletilecektir.
Hakim babalık davasında re’sen araştırma yapar. Dolayısıyla hakim araştırılması gereken hususları araştırıp, sonucuna göre karar vermelidir. Bu noktada davalının davayı kabul etmesinin bir önemi bulunmamaktadır.
1.2 Babalık Davasında Hak Düşürücü Süreler
Babalık davası, çocuk doğmadan ya da doğduktan sonra açılabilir. Ancak, annenin dava hakkı, doğumdan bir yıl sonra düşer. Yani çocuk bir yaşını doldurduğunda anne, babalık davası açamaz. Çocuk ile başka birisi arasında babalık ilişkisi mevcutsa, bir yıllık süre bu kez, bu bağın ortadan kalktığı tarihte başlayacaktır.
Anayasa Mahkemesi’nin 27/10/2011 tarihli ve E.: 2010/71, K.: 2011/143 sayılı Kararı ile ilgili maddenin 2.fıkrasında yer alan “Çocuğa doğumdan sonra kayyım atanmışsa, çocuk hakkında bir yıllık süre, atamanın kayyıma tebliği tarihinde; hiç kayyım atanmamışsa çocuğun ergin olduğu tarihte işlemeye başlar.” ibaresi hak düşürücü süre yönünden iptal edilmiştir. Kısacası çocuk bakımından babalık davası zamanaşımı yahut herhangi bir hak düşürücü süre bulunmamaktadır.
Bir yıllık süre geçtikten sonra gecikmeyi haklı kılan geçerli bir sebep mevcutsa anne, gecikmeye ilişkin nedenin ortadan kalkmasından itibaren 1 ay içerisinde dava açılmalıdır.
1.3 Babalık Davasında Ananın Malî Hakları
Ana, babalık davası ile birlikte veya ayrı olarak baba veya mirasçılarından aşağıdaki giderlerin karşılanmasını isteyebilir:
- Doğum giderleri,
- Doğumdan önceki ve sonraki altışar haftalık geçim giderleri,
- Gebelik ve doğumun gerektirdiği diğer giderler.
Çocuk ölü doğmuş olsa bile hâkim, bu giderlerin karşılanmasına karar verebilir. Ancak bu alacaklara hükmedilmesi için, babalık bağının kurulmasına karar verilmiş olmalıdır.
Üçüncü kişiler veya sosyal güvenlik kuruluşlarınca anaya yapılan ödemeler, hakkaniyet ölçüsünde tazminattan indirilir. Hukuk Genel Kurulu’na ait bir kararda babalık davasında manevi tazminat talep edilebilmesi için evlilik vaadinin şart olduğuna hükmedilmiştir.
Bununla birlikte babalık davası sürecinde çocuk için nafaka talebinde bulunulabilir. Çocuk için yapılan talep ayrıca harca tabi değildir. Müşterek çocuk hakkında 18 yaşına gelene kadar her zaman nafaka talebinde bulunulması mümkündür. Çocuk için istenecek iştirak nafakasında evlilik birliğinin kurulması şartı aranmaz.
1.4 Babalık Davalarında Görevli ve Yetkili Mahkeme
Babalık davalarında görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir. Aile Mahkemesi’nin olmadığı yerlerde Asliye Hukuk Mahkemesi, Aile Mahkemesi sıfatıyla davaya bakacaktır.
Babalık davalarında yetkili mahkeme ise taraflardan birinin dava veya doğum sırasındaki yerleşim yeri mahkemesidir. Burada davacıya seçimlik hak tanınmıştır. Eğer tarafların Türkiye’de yerleşim yeri bulunmuyorsa ilgilinin sakin olduğu yer, Türkiye’de sakin olduğu yer de olmadığı durumda ülkedeki son yerleşim yeri mahkemesi olacaktır. Bunun da bulunmaması halinde dava İstanbul, İzmir veya Ankara mahkemelerinden herhangi birinde görülecektir.
2. ÇOCUĞUN TANINMASI
2.1 Genel Olarak
Tanıma, babanın, nüfus memuruna veya mahkemeye yazılı başvurusu ya da resmî senette veya vasiyetnamesinde yapacağı beyanla olur.
Tanıma beyanında bulunan kimse küçük veya kısıtlı ise, veli veya vasisinin de rızası gereklidir.
Başka bir erkek ile soybağı bulunan çocuk, bu bağ geçersiz kılınmadıkça tanınamaz.
Beyanda bulunulan nüfus memuru, sulh hâkimi, noter veya vasiyetnameyi açan hâkim, tanımayı babanın ve çocuğun kayıtlı bulunduğu nüfus memurluklarına bildirir.
Çocuğun kayıtlı bulunduğu nüfus memurluğu da tanımayı çocuğa, anasına, çocuk vesayet altında ise vesayet makamına bildirir.
Tanıma, tek taraflı bir hukuki işlem olmasının yanı sıra kural olarak şarta bağlanamayan inşai bir haktır.
Görülmektedir ki baba, nüfus memuruna ya da mahkemeye yazılı olarak başvurur veya resmi senette ya da vasiyetname ile yapacağı beyanla, çocuğun babası olduğunu bildirirse, çocuk ile baba arasında soybağı kurulur. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus, eğer çocuğun başka birisi ile babalığa ilişkin soybağı varsa, bu bağ ortadan kaldırılmadan çocuğun tanınması mümkün değildir.
2.2 Tanımanın İptali Davası
- Tanıyanın dava hakkı;
Tanıyan, yanılma, aldatma veya korkutma sebebiyle tanımanın iptalini dava edebilir.
İptal davası anaya ve çocuğa karşı açılır.
- İlgililerin dava hakkı;
Ana, çocuk ve çocuğun ölümü hâlinde altsoyu, Cumhuriyet savcısı, Hazine ve diğer ilgililer tanımanın iptalini dava edebilirler.
Dava tanıyana, tanıyan ölmüşse mirasçılarına karşı açılır.
2.3 Tanımanın İptali Davasında İspat Yükü
Davacı, tanıyanın baba olmadığını ispatla yükümlüdür. Ancak belirtmek gerekir ki bu kuralın bir istisnası olarak ana veya çocuk tarafından açılacak iptal davasında tanıyana ispat konusunda öncelik tanınmaktadır.
Ana veya çocuk tarafından tanıyanın baba olmadığı iddiasıyla açılan iptal davasında ispat yükü, tanıyanın, gebe kalma döneminde ana ile cinsel ilişkide bulunduğuna ilişkin inandırıcı kanıtları göstermesinden sonra doğar.
2.4 Tanımanın İptali Davasında Hak Düşürücü Süreler
Tanıyanın dava hakkı, iptal sebebinin öğrenildiği veya korkunun etkisinin ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşer.
İlgililerin dava hakkı, davacının tanımayı ve tanıyanın çocuğun babası olamayacağını öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşer.
Çocuğun dava hakkı, ergin olmasından başlayarak bir yıl geçmekle düşer.
Yukarıdaki süreler geçtiği hâlde gecikmeyi haklı kılan sebep varsa, sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açılabilir.
Saygılarımızla,
Av. Ezgi Çağla Güngör