Alacağın Devri ( Alacağın Temliki )

Alacağın Devri ( Alacağın Temliki )

İzmir, 27.04.2020

Alacağın Devrinin Tanımı

Alacağın devri kısaca, bir borç ilişkisinde alacağın alacaklı tarafından bir başka kişiye devredilmesidir. Öncelikle belirtmek gerekir ki alacağın devri, devreden alacaklı ile devralan arasındaki bir tasarruf işlemidir. Taraflar arasında akdedilen sözleşme ile devir konusu alacak, devredenin mal varlığından devralanın mal varlığına geçmektedir. Borçlunun bu sözleşmeye katılması veya onay vermesi gerekmemektedir.

Alacağın devri bir tasarruf işlemi olduğu için, alacağı devreden kişinin tasarruf yetkisinin bulunması gerekmektedir. Devredenin devir sebebiyle, devralana gerekli bilgi ve belgeleri vermeye ve bazen alacağın mevcut olmamasından veya borçlunun ödeme güçsüzlüğünden devralan için doğacak zararları tazmin etmeye ilişkin garanti yükümlülüğü bulunmaktadır.

Alacağın devrinin sebebe bağlı veya sebepten soyut ( mücerret ) olması hususu tartışmalıdır. Burada kabul edilen görüşe göre alacağın devrinin temelinde yatan sözleşmesel ilişkinin geçersizliğinin alacağın devrinin geçersiz kılma konusunda etkisi değişecektir. Şöyle ki alacağın devrinin sebebe bağlı olduğunun kabulü halinde devrin altında yatan hukuksal nedenin geçersiz olması, alacağın devrini geçersiz kılacak; mücerretlik ilkesinin benimsenmesi durumunda ise alacağın devri, temelinde yatan hukuki nedene bağlı olmaksızın bu sebep geçersiz olsa dahi geçerliliğini korumaya devam edecektir. Mücerretlik ilkesinin kabulü halinde alacağın devri işleminin kendi içerisindeki şartların geçerli olması ile devir geçerli kalmaya devam edecektir. Genel kabul ve Yargıtay uygulamalarına göre alacağın devri sebebe bağlı olup asıl sözleşmenin geçerliliğinden etkilenmektedir.

Alacağın Devrinin Unsurları

Alacağın devri; geçerli bir sözleşme yapılmasına, devredilen alacağın mevcut olmasına ve devir engelinin bulunmamasına bağlıdır.

Sözleşmenin geçerliliği hususunda genel hükümler uygulanmaktadır. Sözleşmesel ehliyet bakımından genel kurallar geçerli olmakla birlikte; alacağın devrinin bir tasarruf işlemi olması sebebi ile devredenin tasarruf yetkisine sahip olması sözleşmenin geçerliliği için gereklidir.

Devrin konusu; emredici hukuk kurallarına, kamu düzenine, genel ahlaka ve kişilik haklarına aykırı olmamalıdır. Devredilmesi yasak olan hakların devri geçersizdir. Bununla birlikte bir kimsenin sahip olduğu veya olacağı alacak haklarını zaman ve konu sınırlaması yapılmaksızın devretmesi de kişilik haklarına aykırılıktan dolayı geçersiz sayılmaktadır.

Devredilen alacağın mevcut olması şartına paralel olarak devrin imkansız olmaması gerekmektedir. Devir sözleşmesinde; irade beyanlarının yanılma, aldatma ve korkutma nedeni ile bozuk olması sebebi ve devrin ivazlı yapılması halinde aşırı yararlanmanın bulunması ve devrin muvazaalı olması halinde devir sözleşmesi geçersiz olacaktır. Alacak hakkının çekişmeli olması devren engel değildir.

Tüm bu genel şartlarla birlikte kanunda alacağın devri sözleşmesi için şekil şartı da öngörülmüştür. Buna göre taraflarca daha ağır bir şekil şartı belirlenmedikçe alacağın devri sözleşmesi için geçerli olan şekil şartı sözleşmenin yazılı olarak yapılmasıdır. Bunun için yazılı şekil şartı açısından öngörülen genel kurallar geçerlidir.

Bölünebilir bir alacağın bir kısmının devredilmesi durumunda devir sözleşmesinde devredilen kısmın açıkça belirtilmesi gerekmektedir. Alacağının tümü devredilecekse miktarın belirtilmesi gerekli olmayıp sadece hangi alacak olduğunun belirtilmesi yeterli olacaktır.

Alacağın Devrinin Sonuçları

Alacağın devrinin en önemli hükmü alacağın, devredenin mal varlığından devralanın mal varlığına geçmesidir. Bir tasarruf işlemi olan devrin bu sonucu ile birlikte devreden, devretmiş olduğu alacak üzerinde tasarruf edemez. Alacağı tahsil edemez, borçluyu ibra edemez ve alacağı bir başka üçüncü kişiye devredemez. Tasarruf yetkisinin devralana geçmesi ile birlikte bu hakların da tümü devir itibari ile devralana geçmektedir.

Devir ile birlikte; alacağa bağlı öncelik ( rüçhan ) hakları ve bağlı ( fer’i ) haklar da asıl alacakla birlikte devralana geçmektedir. Bunun aksi taraflarca kararlaştırılamaz. Ancak devredenin kişiliğine özgü haklar devirle birlikte devralana geçmemektedir.

Alacağın devrinde devreden, alacak hakkı ile ilgili tüm bilgi ve belgeleri devralana verme borcu altındadır. Eğer alacak bir senede bağlanmışsa, bu senedin de devralana verilmesi gerekmektedir. Fakat bu senedin aslı devredenin başka haklarının ispatı açısından da önem taşıyorsa; bu durumda senedin bir sureti de verilebilmektedir. Ayrıca bağlı hakların da alacakla birlikte devrine paralel olarak bu bağlı haklara ilişkin evrakların da yine devralana verilmesi gerekmektedir.

Alacağın devri ile birlikte borçlunun ifa yükümlülüğü artık yeni alacaklı olan devralana karşıdır. Ancak alacağın devri sözleşmesinin yapılabilmesi için borçlunun onayı veya haberi olması gerekmediğinden borçlunun eski alacaklıya ödeme yapması halleri ve devralana karşı bazı savunmaları ileri sürebilme hakkı kanunda düzenlenmiştir.

Borçlunun, alacağın devredildiğinin kendisine bildirilmemesi halinde iyi niyetle önceki alacaklıya ifada bulunmuşsa borcundan kurtulma imkanı bulunmaktadır. Bu kural arka arkaya yapılan devirler için de kıyasen uygulanmaktadır. Borçlunun bu halde borcundan kurtulması sebebi ile devralan borçludan bir talepte bulunamayacaktır. Ancak bu durumda devralan, aralarındaki sözleşmeye göre devredene başvurarak devredenin ifayı kabul etmesi yüzünden uğramış olduğu zararın tazminini talep edebilir.

Borçluya bildirim yapılacaksa bu bildirimin herhangi bir şekil şartı yoktur. İspat kolaylığı açısından yazılı olarak yapılması uygun olacaktır. Kendisine bildirim yapılan borçlu, bildirim ile bağlı kalmak durumunda değildir. Borcun devredildiğine ilişkin bilgi ve belgeleri talep edebilir.

Gerçek alacaklının kim olduğu hususunda bir uyuşmazlık varsa borçlu tevdi ile borçtan kurtulabilmektedir. Bu, borçlu açısından hem bir hak hem de bir yükümlülüktür. Çünkü kanun gereği alacaklının kim olduğunun çekişmeli olduğu hallerde borçlu ödeme yaparsa bunun sonuçlarına katlanacaktır. Bu durumda borçlu, ifa yerinde hakime başvurarak tevdi yeri talep etmeli ve borcunu hakimin tayin edeceği yere tevdi ederek gerçek alacaklıya ödeme yapmış gibi borcundan kurtulacaktır.

Alacak hakkının kime ait olduğunun çekişmeli olduğu bazı hallerde alacak hakkının kendisinde olduğunun iddia eden tarafa da borçluyu tevdie zorlama imkanı verilmiştir. Buna göre dava konusu çekişme mahkemece henüz sonuca bağlanmamışsa ve borç muaccel ise taraflardan her biri borçluyu tevdie zorlayabilmektedir.

Borçlu, devrin geçersiz olması halinde geçersizliği ileri sürerek ifadan kaçınabilir. Ancak; devreden alacaklı ile borçlu arasında kararlaştırılan alacağın devredilmemesi şartı alacağa ilişkin senette yer almıyor ise, borçlu, alacağın devredilemeyeceği savunmasını yapamayacaktır.

Borçlu, devri öğrendiği sırada devredene karşı sahip olduğu tüm savunmaları devralana karşı da ileri sürebilecektir. Savunmaların hem itirazları hem de def’ileri kapsadığı genel görüştür. Ancak; borçlu yazılı bir borç tanımasına dayanarak alacağı devralan yeni alacaklıya karşı alacağın muvazaalı olduğunu ileri süremez.

Borçlu, devri öğrendiği sırada devredene karşı henüz muaccel olmayan bir alacak hakkına sahipse ve bu alacak devredilen alacaktan daha önce veya aynı anda muaccel olacaksa, devri öğrendikten sonra kendi alacağı muaccel olunca yeni alacaklıya karşı takas beyanında bulunabilecektir. Kısacası, takasta mütekabiliyet şartına bir istisna getirilmiştir. Borçluya, eski alacaklısının kendisine karşı olan bir borcuyla, kendisinin yeni alacaklıya olan borcunu takas yolu ile sona erdirebilme hakkı tanınmıştır.

Devreden Alacaklının Garanti Sorumluluğu

Alacağın devrinin ivazsız olarak yapıldığı veya tarafların iradelerine bakılmaksızın kanun gereği gerçekleştiği hallerde, devredenin hiçbir garanti yükümlülüğü yoktur. Ancak devrin ivaz karşılığı yapıldığı durumlarda devreden, devralana karşı alacağın varlığını ve borçlunun ödeme gücü olduğunu garanti etmektedir. Garanti sorumluluğu açısından devredenin kusuru aranmamaktadır.

Alacağın varlığına ilişkin garanti; alacağın doğmuş olduğunu, ileride doğma imkanının bulunduğunu ve alacağın sona ermemiş olmasını kapsamaktadır. Garanti, sadece devredilen alacağın varlığına ilişkindir. Devrin başka bir sebeple geçersiz olması halinde garanti söz konusu değildir. Bu durumda; devralanın zararının meydana gelmesi halinde devreden bu zararı, kusuru oranında genel ilkelere göre tazmin edecektir.

Alacağın mevcudiyetine ve geçerliliğine rağmen, devralan alacaklı borçludan alacağının tam olarak tahsil edememişse, tahsil edemediği alacak tutarını devredenden talep edebilecektir. Bu durum da borçlunun ödeme gücü olduğuna dair garanti sorumluluğunun bir sonucudur. Ancak burada, devralan alacaklının borcu tahsil edememesinin sebebinin borçlunun ödeme gücünün olmamasından dolayı gerçekleşmesi gerekmektedir.

Garanti sorumluluğunun gündeme gelmesi halinde garanti yükümlüsü olan devreden, alacağın devri karşısında ivaz olarak aldığı anapara ve faiz tutarını, devrin sebep olduğu giderleri ve devredenin borcu tahsil etmek için borçluya karşı yaptığı ve sonuç alamadığı girişimlerin yol açtığı giderlerini tazminat olarak ödemek zorundadır. Ayrıca devralanın varsa başka zarar kalemlerini de kusursuzluğunu ispat etmedikçe ödemekle yükümlüdür.

 

Saygılarımızla

Av. Ezgi Çağla Güngör